Nike Markası Nasıl Ortaya Çıktı?
Bugün spor ayakkabı denilince ilk akla gelen markalardan biri tabi ki Nike’dir. Markanın kahramanı Phil Knight’ın başarı hikâyesini gelin birlikte öğrenelim.
Knight, 1960’lı yıllardaki ayakkabı pazarının gelişmeye çok açık olduğuna inanıyordu. Piyasada yer alan markaların talebi karşılamakta zorlandığını, aynı zamanda sporcular için daha iyi ayakkabılar üretilmesi halinde sektörde önemli yerlere gelinebileceğini düşündü ve bu fikrini babası ile paylaşıp babasını ikna etti.
Koşu ayakkabısı üreten Onitsuka Şirketi’ne gitti ve onlara tamamen kendisinin hayal ürünü olan “Blue Ribbon” şirketi adına çalıştığını söyledi ve istediğini aldı! Zorlayıcı ve ikna edici bir konuşmanın ardından Onitsuka, Phil Knight’ın hayali şirketine ABD piyasası için distribütörlük hakkını verdi. Fakat bunun karşılığında Knight’ın 50 dolara ihtiyacı vardı. Bu tutarı da babasından almayı başardı.
Araba Bagajından, Perakende Satış Dükkânına
1964 yılına gelindiğinde, Onitsuka ilk ayakkabıları gönderdi. Knight’da gelen ayakkabıları doğrudan koşu antrenörü olan Bill Bowerman’a gönderdi. Tek umudu Bowerman’ın takım için birkaç ayakkabı satın almasaydı. Ancak bundan çok daha iyisi oldu ve Bill Bowerman şirkete ortak oldu. Blue Ribbon Sports, araba bagajından perakende satış yapılabilecek bir dükkâna dönüştü. Blue Ribbon Sports’un satışları giderek artıyordu. Ancak, bu dönemde ezeli rakibi olan Adidas’la da tanışmış oldu.
1968’e gelindiğinde her şey yolundaydı. Fakat Onitsuka, yeni bir anlaşma için
Blue Ribbon Sports’u görmek istedi. Satışlar gördükleri manzaraya göre fazla
iyiydi. Phil Knight 5 yıllık bir anlaşma için kolları sıvamıştı ama onlardan 3
yıllık anlaşma alabildi. Bu durum, Knight için bir dönüm noktası oldu.
Phil Knight, Onitsuka’ya alternatif olması için Nike markasını yarattı. Sonunda Onitsuka ile yollarını ayırmaya ve kendi kanatları ile uçmaya karar verdi. Bu kararı doğrultusunda bir takım zorluklar yaşadı. Ama asla pes etmedi. Tüm maddi problemler aşıldıktan sonra Phil, nasıl bir marka yaratmak istediğine odaklanmıştı. Markanın kesinlikle büyük ve güçlü aynı zamanda da kârlı, yenilikçi ve verimli olsun istiyordu.
O zamanlar spor ayakkabı onun için sadece sporcuların giydiği bir ürün değil günlük hayatta da insanların kullanabileceği bir ürün olmalıydı. Markasını bu yönde hazırlamalıydı. 1974 yılının sonunda ise satışlar 8 milyon dolara gelmişti ve Nike artık rüştünü fazlasıyla ispat etmişti. Artık Knight herhangi birine bağlı olmadan kendi kanatlarıyla uçmaya başlamıştı.
Knight’ın Diğer Girişimcilere Tavsiyeleri
Girişimciler için kaleme aldığı “Shoe Dog” adlı kitabında Knight, “Pek çok zorluk ve beklenmedik aksaklıklara hazırlıklı olun.” der ve şöyle devam eder: “Liderlik her zaman başkalarına ilham vermekle ilgilidir. İlham olmadan takipçi de olmaz. Takipçiler olmadan lider yoktur. Ancak büyük liderler bunun ötesine geçer ve başkalarını kendileri lider olmaya teşvik eder. Deneyimi, iniş ve çıkışları paylaşmak isterim, böylece bir yerlerde benzer sınavlardan geçen bazı genç erkek veya kadınlar ilham alabilir veya rahatlayabilir.”
Yorum ve düşüncelerinizi bizimle paylaşmak için yorum yapın.